YILIN EN İYİ ROMANI
 
son damla ask
Kategoriler  
  Ana Sayfa
  => Şiir
  Yazar Hakkında
  Galeri
  Bağlantılar
  Gündemden Haberler
  Mesaj gönder
  Anketler
  Siteni bırak
Ana Sayfa
                                                         Son Damla AŞK     
         Her zaman yürüyerek okula gittiği bu yol artık onun yabancısıydı. Etrafına bakınarak ilerledi. Elindeki sönük sigaradan bir kez daha çekip yere attı. Eski ayakkabıları su geçiriyor, altı  tamamen yırtılmış çorapları onu soğuktan korumuyordu. Yarıya kadar buz tutmuş paltosunun düğmelerini ilikledikten sonra donmak üzere olan ellerini birbirine sürterek ısıtmaya çalıştı. Nihayet yokuş bitmiş kendi evinin önünden geçen patika yola gelmişti. Bu patika yıllarca bakım görmemiş neredeyse yıkılacak duvarlar üstünden geçip eğimli bir yamaçta ilerliyordu. Çok dikkatli  geçmesi  gerektiğini biliyordu ancak soğuğa daha fazla dayanamayıp koşar adımlarla patikaya daldı.  Hava iyice soğumuş, kar suları donmaya başlamıştı. Eski ayakkabılarıyla patikada ilerlemek bir hayli zorlaşmıştı. Patikanın hemen  üst tarafında büyük salkımsöğütleri vardı. Söğütlere yaklaşıp yere kadar uzamış dallarına tutunarak ilerlemeye başladı. Bu şekilde ilerlemesi onu çok yavaşlatıyordu. Birkaç adım sonra soğuğa daha fazla dayanamayıp dalları bıraktı ve koşmaya başladı. Hayatının yarısı böyle yollarda geçmişti. Çocukluğunda her gün böyle bir yoldan geçip, okula gidiyordu. Hayat ne kadarda çabuk geçmişti. Okula gittiği günleri daha dün gibi hatırlıyordu. Patikada hızlı adımlarla ilerlemeye devam etti. Patikanın, duvarların üstünden geçen kısmı bitmiş, daha da tehlikeli olan eğimli kısma gelmişti. Bu kısımda patikanın hemen altında büyük bir uçurum vardı. Bir an duraksayıp etrafa baktı. Bu kısımda daha yavaş ilerliyor, attığı her adımın onun sonu olabileceğini biliyordu. 
           Hemen ileride küçücük eski bir ev göründü. Hayatının büyük kısmını bu evde geçirmişti. Evin önündeki küçük meyve ağaçlarının dallarında biriken karlar onları aşağı eğiyor, Derme çatma oluşturulan çit kardan gözükmüyordu. Evin kapısına yaklaştığında cebinden çıkardığı eski bir anahtarla kapıyı açıp içeri girdi. Mum ışığıyla aydınlanan bu küçücük evde sadece bir oda vardı. Karşı köşede yanan sobaya yaklaştı. Ellerini sobanın üzerine tuttu ve etrafa bakmaya başladı. Gözleri bir şey arıyor gibiydi.         
              Camı kırılmış pencereye baktı önce. Tekrar başlayan kar camın kırık kenarından içeri doluyordu. Sonra boyası dökülmüş duvarlara baktı. Bu duvarları boyatmayalı uzun yıllar olmuştu. Karşı duvarda asılı duran bir resim gözüne takıldı. Bu resmi evlendiği gün çektirmişti. O gün hayatının en mutlu günüydü. Hatıraları gözünde bir damla yaş olup yanaklarını ıslattı. Titreyerek kendine geldi. Gözlerinin aradığı kayıp canından çok sevdiği eşiydi. Hızla eşinin her zaman oturduğu sandalyeye gözünü çevirdi…       
              Omuzlarından aşağı sarkan bir battaniyeye sıkıca sarılmış, küçük bir sandalyede oturuyordu. Mavi gözleriyle, hayatını paylaştığı, canından çok sevdiği, eşine bakıyordu. Dağınık beyaz saçlarını eliyle düzeltmeye çalıştı. Bir şey anlatmaya çalışıyor ama sesi çıkmıyordu. Eliyle sobayı işaret ediyordu. O söylemese bile eşi ne demek istediğini anladı. Ağır adımlarla dışarı çıktı. Biraz sonra elinde iki odunla içeri girdi. Sobaya yaklaşınca elindeki odunları yere bırakıp sobanın kapağını açtı. Belini tutarak eğildi ve yerdeki odunları alıp sobaya attı.   
             Sobanın kenarından biraz uzaklaşıp mum ışığının hafifçe aydınlattığı köşeye oturdu. Üşüyen ellerini birbirine sürterken eşinin derin düşüncelere dalıp gittiğini fark etti. Yüzüne bakmaya doyamadığı eşi artık yaşlanmıştı. Yüzünün güzelliği çizgilerle kaybolmuş, mavi  gözlerinin altı şişmişti. Kendini daha fazla tutamayıp elini sallamaya başladı.     
           -'Elif Hanım'     
           -...      
           -'Elif Hanım'     
           -...      
          -'Elif canım benim kendine gel'     
          Başını hafifçe çevirip mavi gözleriyle Emre’ye baktı. ‘‘Efendim Emre Bey. Kusura bakma eskilere dalmışım. Seninle tanıştığımız gün aklıma geldi.’’ Dedi. 
         Emre duraksadı bir an. Elini cebine sokup tütün tabakasını çıkardı. İçinden daha önce sarmış olduğu bir dal sigara alıp ayağa kalktı. Sobanın yanına yaklaşıp önündeki közlerden birine değdirip sigarasını yaktı. Kırık pencereye doğru yaklaşırken sigarasından derin bir soluk çekip, üfledi. Pencereden dışarı bakarken o da derinlerde kayboldu.       
         Onu ilk gördüğü gün aklına gelmişti. Ekmek almak için her sabah gittiği küçük mahalle bakkalında görmüştü.Bakkalın kapısında arkadaşlarıyla sohbet ederken,daha önce hiç görmediği birisinin bakkala girdiğini farketti.Kendisi de bakkala girip üç tane ekmek istedi.Kızın güzelliği adeta onu büyülemişti.İlk görüşte aşk böyle birşeydi.        
         Ogün aklından hiç çıkmıyordu.Kendi üzerinde siyah bir eşofman takımı vardı.Ayakkabıların ipleri bağlanmamıştı.Onun üzerinde ise mavi gül desenli beyaz bir tişört vardı.Uzun saçları sağ omzundan aşağı akıyordu.Beyaz yüzündeki mavi gözleri ışıl ışıl ışıldıyordu.Emre merhaba demek istediysede bunu başaramadı.      
         Emre heyecandan kızarmış yüzünü aşağı eğerek bakkaldan ayrıldı.Eve gidip ekmekleri bırakıp tekrar çıktı.O gün akşama kadar bakkalın karşısındaki bankta oturdu.Gözünü bakkalın kapısından ayırmıyordu.Akşam eve gitti.Babasına selam verip salonun kenarındaki odaya girdi.Bu odayı sadece o kullanıyordu.Bu oda küçüktü.Açık renkte boyanmış duvarlara bir sürü resim yapıştırmıştı.Odanın tek penceresi vardı.Pencerenin manzarası çok güzeldi.Karşı tepelerdeki ormanlar bu pencereden gözüküyordu.Emre hergün bu pencereden saatlerce ormana bakar,gelecekle ilgili planlar yapardı.        Ertesi sabah erkenden kalkıp üstünü giydi.Ayakkabılarının iplerini bağladı.En çok sevdiği elbiseleri giyip bakkalın yolunu tuttu.Yolda giderken hep onu düşündü.Aklına takılan sorular ile ilerlemeye başladı.Onu görürse ne diyecekti.Bakkala varmadan duraksadı.Kendi kendine prova yapmaya başladı.Kendisini cesaretlendirmeye çalıştı.      
          Bakkalın kapısına gelince içeride bir kız gördü.Bu o'muydu.Kalbi heyecanla atmaya başladı.Ayakları titriyor içeri adım atmaya cesaret edemiyordu.Arkasını kapıya dönüp iki eliyle yüzünü tuttu.Kendisine cesaret vermeye çalıştı.Bakkala girecek ekmek isteyecekti sonrada ona merhaba diyecekti.Kendini yeterince cesaretlendirmişti.Artık bakkala girebilirdi.Bakkaldan yükselen ses bütün cesaretini kırmıştı.   
        -Emre 
        -E.e.e. 
        -Emre      
       -Efendim      
       Heyecandan Emrenin ayakları titriyordu.Sarı saçlarının altındaki yüzü kıpkırmızı kesilmişti. Arkaya dönmeye cesaret edemiyordu.Hızla oradan uzaklaşmaya karar verdiyse de bunu başaramadı.Artık bakkala girmekten başka seçeneği kalmamıştı.Bu kararsızlık içindeyken bakkaldan yine o ses yükseldi.      -Emre bakkala gelmeyecekmisin? 
       -Geliyorum bir dakika.   
        Emre cebinden çıkardığı mendil ile yüzündeki terleri sildi.Sonra bakkala döndü ve içeri girdi.Seslenen kişi evlerinin arkasındaki lüks evde oturan Arif Beyin kızı Dolunaydı.Heyecanı aniden geçmişti.Bakkalcı Ercan abiye selam verdikten sonra üç tane ekmek istedi. 
        Arif bey Kurşunluya yeni taşınmıştı.Arif beyin evi kendi evinden bir sokak üsteydi.Taşındıkları gün eşyalarını taşımaya yardım ederken tanışmıştı Dolunayla. 
       Dolunay siyah saçlı biraz uzun burunlu birisiydi.Üst dudağının ortasındaki ben ona ayrı bir güzellik katmıştı.İstanbulda büyüdüğü için türkçeyi oldukça güzel konuşuyordu.İnsanlarla sohbet etmeyi çok severdi.Kalp kırmaktan nefret ederdi.Tanışalı çok olmamıştı ama birbirlerini çok iyi tanıyorlardı.Evlerinin arasındaki Çınar ağacının altında sıksık sohbet ederlerdi
.        Bakkaldan ekmekleri aldıktan sonra beraber evlerine doğru yürümeye başladılar.Sohbet ederlerken Dolunay: 
      -Emre bugün sende birşey var. Heyecanlı gibisin. 
      -Birşey yok ya ne olabilirki. 
       Emre söylemek istedi ama söyleyemedi.Ne söyleyecekti.İlk defa gördüğü birisine aşık olduğunu mu? Buna kim inanırdı.Dolunayın alay etmeyeceğini çok iyi biliyordu,sadece b,raz cesaretsizdi. O kimseyle alay etmezdi.Söyleyip söylememekte kararsız kaldı.Söylemek için daha çok erkendi.Dolunayı evlerine kadar götürdükten sonra ara sokaktan geçerek kendi evlerine doğru  yürüdü.O acaba bakkala gelmişmiydi?Bu düşünce içini kemiriyordu.Eve ekmekleri bıraktıktan sonra bakkalın yolunu tuttu.Bakkalcı Ercan abi kesin tanırdı onu.Ama Ercan abiye ne soracaktı.Ercan abi kesin alay ederdi.Bakkalın kapısına gelip içeri baktı.İçerde Ercan abiden başka kimse yoktu. 
       Belki o yukardaki mahalleden gelmişti.Bu mahallede olsa kesin tanırdı.Bakkalın karşısındaki banka geçip oturdu.Gözünü bakkalın kapısından hiç ayırmıyordu.. 
       Bir kaç saat geçmişti ki bakkalın kapısında gördü onu.Ayaklarında hafif bir titreme hissetmeye başladı.Heyecanını bastırmak için birkaç dakika beklemeye karar verdi.Tanışmak istediği bu güzel kız hemen çıkıp giderse bakkaldan diye düşündü.Hızlı adımlarla bakkala doğru ilerlemeye başladı.İçinde kötü bir his vardı.Bakkalın kapısına geldiğinde heyecandan yere düşecek gibiydi.Bakkalın kapısını açıp içeri girdi.Bu güzel kız artık karşısındaydı.Emre içeri girince Ercan abi ve henüz tanımadığı fakat sırılsıklam aşık olduğu mavi gözlü kız Emreye baktı.Emre eliyle Ercan abiye selam verdikten sonra içeceklerin olduğu dolaba yöneldi..Kalbi hızla çarpmaya başladı.Elinin tersiyle alnında ki terleri sildi.Sodanın kapağını açıp bir yudum içtikten sonra ilk görüşte aşık olduğu bu güzel kızın yanına gelip Ercan Abiye sodanın fiyatını sordu.İsimini dahi  bilmediği fakat sırılsıklam aşık olduğu bu güzel kız artık yanındaydı.İçinden elini tutmak geçti ama onu henüz tanımıyordu.Güzelliği âdeta Emreyi büyülemişti.Emre göz ucuyla henüz tanımadığı bu güzel kıza baktı. 
       Yüzüne bakarken dalıp gitti.Kendine geldiğinde gözlerinin önünde bir bayan eli sağa sola gidip geliyordu.Hayal kırıklığına uğradı.Böyle bir şey olmasını beklemiyordu.O mavi gözlü güzel ona bakıyordu.Emre özür dileyecekti ki kız 'Merhaba' dedi.Emre beklemediği bu söz karşısında ne yapacağını bilemedi.'Merhaba' dedi kısık bir sesle. 
      Benim ismim Emre sizinkisi ne? demek istediyse de bunu başaramdı.Mavi gözlü alış verişini bitirmiş bakkaldan çıkarken Emrenin yeşil gözlerinin içine baktı ve 'iyi günler' dedi.Emre yine kısık bir sesle 'iyi günler' dedi ve Ercan abiye döndü.'Bu kim abi? Bizim mahalledemi oturuyor?'dedi.Ercan abi onun hakkında hiç bir şey bilmediğini söyledi. 
      Emre ertesi gün bu güzel kızla tanışmak için bakkalın kapısında bekliyordu.Kendini bu konuda iyice cesaretlendirmişti.İki veya üç saat sonra beklediği kişinin yukarıdan bakkala doğru geldiğini farketti.Emre biraz heyecanlandıysa da heyecanının geçmesi uzun sürmedi.Bu güzel kız bakkalın kapısına geldiğinde Emre kendine güvenen bir ses tonuyla: 
     -Günaydın. dedi. 
     -Günaydın. 
     -Dün burada yaptığım terbiyesizlikten dolayı özür dilerim. 
     -Özür dilemene gerek yok.Bazen böyle şeyler olur. 
     -Gerçekten kusura bakmayın benim hatam. 
     Emre yine heyecanlanmıştı.Söyleyecek hiç bir söz aklına gelmiyordu.Dünyada bunlardan başka kimse yokmuş gibi  derin bir sessizlik oldu.Emre sessizliği bozmak istiyordu ama heyecandan aklına tek bir söz bile gelmiyordu.Emrenin heyecanlandığını farkeden mavi gözlü kız tanışma faslını başlattı. 
      -Ben Elif 
      -Bende Emre. 
        Emrenin içi içine sığmıyordu.Sevincin ne yapacağını,ne söyleyeceğini bilemedi.Kaç gündür bu ânın hayâlini kuruyordu.Elif 'Tanıştığıma me...'Elif sözünü bitirmeden Emre sözünü kesti.'Bende tanıştığıma memnun oldum' dedi.Elif evdekilerin kendisini beklediğini ve gitmesi gerektiğini söyledi.Emre de tamam sonra görüşürüz deyip bakkalın kapısından ayrıldı. 
        Emre bakkaldan ayrıldıktan sonra evinin yolunu tuttu.Evde yemek yedikten sonra bir köşeye çekilip Elifi düşünmeye başladı.Sevinçten yerinde duramıyordu.Oturduğu yerden kalkıp kapıya yöneldi.Annesi nereye gittiğini sorduğunda;Emre de biraz işinin olduğunu akşama ancak eve geleceğini söyleyip evden çıktı.Bahçe yolundan biraz ilerde olan Çınar ağaçlarına yöneldi.Emre yalnız kaldığı zamanlarda hep bu ağaçların altına gelirdi.Evin pencerelerinin görünmediği bir ağacın altında otururdu.Yerden bulduğu küçük bir çubukla toprağı eşelerken bu gün olanları düşünmeye başladı. 
       Yarım saat sonra duyduğu dal çıtırtısıyla kendine geldi.Göz ucuyla arkaya baktığında kendine doğru gelen birinin olduğunu farketti.Kimin geldiğini görmek için arkasına döndü.Saçları omuzlarından aşağı akan ve oldukça güzel giyimli birisinin kendisine doğru geldiğini gördü. 
       Gelen Dolunaydı.Emre şaşkındı çünkü onu burada görmeyi beklemiyordu.Dolunay Emre'nin yanına geldiğinde 'merhaba' dedi.Emre de merhaba dedi şaşkın bir bakışla. 
       Dolunay Emrenin yanına oturdu.Burada ne yaptığını sordu.Emre yanlızlığını,üzüntüsünü ve sevincini hep bu ağaçla paylaştığını söyledi.Aralarında koyu bir sohbet başladı.Bazen başlarından geçen komik olaylardan, bazen üzücü olaylardan bahsettiler.Emre,Dolunaya dertlerini anlattıkça onu kendine yakın hissetmeye başladı.Dolunay da bu konuda Emreyle aynı fikirdeydi.Beraber güneşin batışını seyrettiler.Hava artık biraz kararmıştı.Emre,Dolunayı evinin kapısına kadar götürdü.Dolunay iyi akşamlar deyip eve girdi.Emre güzel bir gün geçirmenin verdiği sevinçle minik bir tebessüm attı. 
       Emre için gün güzel bitmişti.Günlerdir tanışmak istediği Elif ile tanışmış,Dertlerini çınar ağacına değil Dolunaya anlatmıştı.Şimdilik Dolunaya yeni tanıştığı birisine sırılsıklam aşık olduğunu söylememişti ama bir gün mutlaka söyleyecekti...   
               
   Arkadaşlar romanın devamı artık  buradan yayınlanmayacak facebook sayfasında yayınlanacak....

                                                                 Alparslan Ahmet YILDIZ
seninle birlikte 5376 ziyaretçi (7425 klik) buradaydı....
Oy ver  
   
www.facebook/sondamlaask  
 
 
Yönetici  
  Alparslan Ahmet YILDIZ  
UNUTMA  
  www.facebook.com/sondamlaask  
İlginiz için  
  TEŞEKKÜRLER  
Yılın En İyi Aşk Romanı Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol